‘Özelkalem Yerel Yönetim Zirvesi’ 4. oturumla muhteşem bir final yaptı. Son oturumda; iklim değişiklerinin nedenleri, sonuçları ve çözüm önerileri çarpıcı örneklerle masaya yatırıldı.
Yerel yönetimlerin nabzının attığı Özelkalem Yerel Yönetim Zirvesi muhteşem bir final yaptı. 4 günlük zirvenin son oturumunda; iklim değişiklerinin nedenleri, sonuçları ve çözüm önerileri masaya yatırıldı. Final oturumuna; Merkez Valisi Doç. Dr. Yusuf Erbay’ın moderatörlüğünde biraraya gelen; Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Algan, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ve Aktivist Deniz Çevikus konuk oldu. Güzel Bir Türkiye Projesi Sahibi Erengül Bilenser’in selamlama konuşmasıyla açtığı oturumda; konuklar, iklim değişiklikleri ve çözüm önerileriyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“Kıyıların plan yetkisi yerel yönetimlere verilmeli”
Otumda ilk sözü alan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, rüzgar ve güneş enerjisiyle ilgili hazırladıkları projelere hem yer hem finansman sağlamakla ilgili çalışmalar yaptıklarını belirterek; RES, GES ve HES’leri kurallar çerçevesinde ruhsat verebilecekleri bir sistematiğe bağladıklarını söyledi. Eğer kurallara uymazlarsa ruhsat vermediklerini ifade eden Gürün, “Çünkü çevre kirliliği ve sosyal yaşamı etkileyen olumsuz yönleri olabiliyor. En çok talep gören ve beton yığını haline getirilen bir ilin belediyesi olarak, kıyıların çoğuna imar yetkisine sahip değiliz. Bakanlıklar kendi pencerelerine göre beni o alandan çıkarıyor. Bu vahşetin oluşmasında en büyük etken planların hiç bilmediğimiz şekilde yapılması. Her yer maden, mermer, kömür ruhsatıyla dolu ama ben nereye ruhsat verildiğini bilmiyorum. Çerçeveler belirlenip kıyıların plan yetkisi kesinlikle Büyükşehirlere verilmeli. Biz söylemeye, anlatmaya, kavga etmeden ikaz etmeye devam edeceğiz. Yerel yönetimlerin yetki sorumluluk açısından daha güçlü olması lazım. Yerel yönetime daha güçlü yetkiler aktarılmadığı takdirde geri dönülmesi mümkün olmayan tahribatlara devam ederiz” diye konuştu.
“Doğayı tahrip etmemek konusunda çok hassasız”
Muğla’nın turizm alanı olmasına rağmen yarıdan fazla nüfusun kırsalda yaşadığına dikkat çeken Gürün, “Tarıma çok önem veriyoruz. Bu kapsamda ‘Toprağını Satma Ürününü Sat’ sloganıyla alım garantili çiçek üretimi yapıyoruz. Tohum bankası kurduk. Gönüllü çiftçilere onları ürettiriyoruz. Doğayla barışık olmak ve onu tahrip etmemek konusunda çok hassasız. Bu kültürün sürmesini ve topraktan üretimin devam etmesini sağlamaya çalışıyoruz” diye konuştu.
“Umutsuz olmaya hakkımız yok”
Koronavirüs zihniyetleri değiştirdi. Virüs; mevcut sistemin bizi nereye götürdüğünü, doğayı nasıl tahrip ettiğimizi çok iyi anlattı. Herkes önce kendisini sonra sistemi irdelemeye başladı. Virüsün dünyadaki zihinsel ve yönetimsel değişimleri süratlendireceğini ve çevreye çok daha sahip çıkan bir yönetim biçimine dönüşeceğini düşünüyorum. Eğer bu müsibetin bize öğrettiklerini iyi değerlendirebilirsek, bu konuda hem toplum hem de dünya olarak kazançlı çıkacağız. Çözmeye çalıştığımız çok büyük sorunlar var ama geleceğimiz daha iyi, farklı, bizim dahi öngöremediğimiz şekilde olabilir. Temennimiz, gerçekten sağlıklı bir ortamda sağlıklı bir çevrede sürdürülebilir bir kalkınmayı ortaya koyabiliriz. Umutsuz olmaya hakkımız yok. Umuyorum ki bunu hep beraber gerçekleştiririz. Toplumun çevre hassasiyetinin -bunu Muğla özelinde çok rahat söyleyebilirim- 10 yıl önceye göre farklı olduğun görüyorum ama bu yeterli değil. Belediyelerde çevreyle ilgili karakterin geçmişe göre çok daha fazla olduğunu, suyun kullanımıyla ilgili hassasiyetin, doğanın korunmasıyla ilgili geçmişe nazaran daha hassas insiyatiflerin oluştuğu ve bunların da etkili olduğu kesindir. Bence önemli bir yere geldik iyimser bakıyorum” dedi.
“İklim krizi beraberinde adaletsizliği de getiriyor”
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Algan da, dünyanın iklim değişikliğinden ziyade bir iklim krizi yaşadığına dikkat çekerek, bunun sebebinin de insan olduğunu söyledi. İklim krizinin, çevresel sorunları olduğu kadar ekonomik sosyal, kültürel ve siyasal sonuçlarını da bulunduğunun altını çizen Algan, “İklim krizi beraberinde adaletsizliği de getiriyor. Bu adaletsizlik iklim adaletsizliği olarak kalmıyor. Sosyal ve ekonomik adaletsizlik olarak da yeryüzünün her yerinde görülüyor. İklim değişikliğinin ortaya çıkmasında sorumluluğu en an az olan kadın, iklim değişikliğinin sonuçlarından en fazla etkilenen cins” şeklinde konuştu.
“İnsan iklimi değiştirince bu tür salgınlar hızlanıyor”
Pandemi döneminde, ulus devletlerin hem de uluslararası ilişkiler sistemini oluşturan bütün aktörlerin çok kötü bir sınav verdiğini öne süren Algan, şöyle konuştu: “Uluslararası dayanışma ve işbirliği herhalde tarihinde olabilecek en zayıf dönemini yaşadı. İklimle ilgili uluslararası mevzuatı uygulamada bunu hayata geçirmede muazzam bir siyasi irade eksikliği var. Türkiye taraf olduğu uluslararası çevre sözleşmelerini uygulamada neredeyse onları ‘yok farz eden’ bir tutum izliyor. İklimle ilgili hukuku düzenlemelerde imza atıyoruz ama onaylamayıp yürürlüğe sokmuyoruz. Krizin diğer bir nedeni de ormansızlaştırma ve yanlış toprak kullanımı. Toprağı yanlış kullanıyor ve ormansızlaşıyorsanız hayvandaki virüsler arada başka bir canlı bulamadığı için direkt insana geçiyor. Yerel yöneticilerin dosyalarında kentsel bioçeşitlilik diye bir kavram olması lazım. İnsan iklimi değiştirince bu tür salgınlar hızlanıyor. Umuyorum ki bu virüs sürecinden ders almışızdır.”
“İnsanlığı büyük sorunlar bekliyor önlem şart”
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ise, kentler ve yerel yönetimlerin iklim değişikliği konusunda çok kritik bir nokta olduğuna dikkat çekerek, kentlerin etkilenme durumunun giderek arttığına kaydetti. İnsanlığı çok büyük sorunlar beklediğini vurgulayan Tolunay, sözlerine şöyle devam etti: “100 yıldan daha kısa bir süre içinde dünyanın sıcaklığını 1.1 derece kadar arttırdık. Bunu azaltmaz ve bu hızla gidersek 2040’lı yıllarda dünyanın ortalama sıcaklığı 1.5; 2050, 2060’larda 2 derece olabilir. 100 yıl sonunda ortalama olarak 4-5 dereceleri görebiliriz. Bu sıcaklık artışının sonucunda iklimleri değiştiriyoruz. Suyun döngüsünü değiştiriyoruz. Böyle olunca ya sellerle ya da kuraklıkla karşıya karşıya kalıyoruz. Çok acil atmamız gereken adım; şu anda 1.1 derece civarında olan sıcaklığı, 1.5-2 derecenin altında tutmamız gerekiyor. Çünkü 2 dereceyi aşarsak, sıcaklık artışı dünyanın buna nasıl tepki vereceğini bilmiyoruz. Doğal ekosistemlerde oluşacak tahribat iklim krizi geri döndürülemez hale gelebilir. 2029 yılına kadar sera gazı salınımlarını yar yarıya azaltmamız gerekiyor. Ama baktığımızda pandemi sürecinde bile sera gazı salınımında beklenen düzeyde azalma olmadığını, sadece yüzde 5’ler civarında bir azalma olsa da hızlı bir normalleşmeyle yıl sonuna kadar o azalan miktarın yeniden yerine konulacağını düşünüyorum” dedi.
“İklim değişikliği yeni pandemilere yol açabilir”
Deniz seviyeleri yükseliyor. Deniz seviyeleri yaklaşık 1 metre yükselirse bütün kıyı kentlerimiz çok büyük risk altında. İklim değişikliği açısından üzerimize düşen bir başka önemli görev; iklim değişikliğinin uzun yıllar sonra ortala çıkabilecek etkilerine karşı hazırlıklı olmak. Buna uyum adını veriyoruz. İklim değişikliği yeni pandemilerin de ortaya çıkmasına yol açabilir. Birçok hastalıkta patlama olabilir. Bunlara da hazırlıklı olmak, yeni planlamalar yapmak gerekir. Biz artık attığımız her adımda iklim krizini hesaplara dahil etmemiz ve çözüm üretecek çalışmalar yapmamız gerekiyor. Bu konuda; bizlere, yöneticilere, büyük sorumluluklar düşüyor.”
“Normale dönünce iklim felaketleri devam edecek”
12 yaşındaki Aktivist Deniz Çevikus da, iklim krizine karşı yaptığı eylemler hakkında bilgi vererek, bundan sonraki süreçte yapılması gerekenleri anlattı. Konuşmasında, pandemi sürecinin iklim krizine etkilerinde bahseden Çevikus, bundan sonraki süreçte alınması gereken önlemleri sıraladı: “Durum çok acil. Acil durum uygulamalarına geçmek zorundayız. Gördük ki en değişemeyeceğini sandığımız alışkanlıklarımız bile değişebiliyor. İklim krizi de acil bir durum. Pandemi krizi sayesinde bizim iklim krizi karşındaki taleplerimizin yapılabilir olduğu kanıtlandı. Artık yenilenebilir temiz enerjiye geçilmeli. Ülkemizin rüzgar ve güneş enerjisi potansiyeli kullanılmalı. Toplu ulaşımda elektrikli araçlara geçilsin tabi ki elektrik üretimi de sürdürülebilir kaynaklardan elde edilsin. Tüketim çılgınlığı frenlenmeli. Yeni AVM’ler yapılmasın. Su israfının önlenmesi için sokaklara tasarruflu çeşmeler yerleştirilsin. Normale dönünce iklim felaketleri devam edecek. Ekosistemlerin çöküşü devam edecek. Kaynakları tükenmesinden kaynaklanan açlık ve susuzluk problemleri devam edecek. Bu şekilde devam edersek doğadaki yok oluş sırası insanlara gelecek. Umarım hem merkezi hem de yerel yönetimler, bizim taleplerimize kulak vererek acilen hareket geçerler. Henüz vaktimiz varken iklim krizini durdururuz. Böylece çocuklar ve gençler geleceğe daha umutlu bakabilir.”
“Güzel bir Türkiye için umut vericiydi”
Güzel Bir Türkiye Projesi’nin sahibi Erengül Bilenser de, zirvenin finalinde yaptığı veda konuşmasıyla tüm katılımcılara teşekkür etti. Salı günü başlayan Özelkalem Dergisi Yerel Yönetim Zirvesi’nin 4. gününde ve 4. Oturumunda yine çok değerli konuklarla birlikte olduklarını belirterek, “Bütün konuklara ayrı ayrı teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. 4 gün boyunca devam eden oturumlarda konuklar son derece saygılı ve naziklerdi. Konuşma sürelerini hiç aşmadılar ve moderatör hiçbir konuşmacıya süresini hatırlatmak zorunda kalmadı. Türkiye’nin çok da özlediği bir yayın oldu. Bugün çok güzel bir final yaptık. Bu zirve, güzel bir Türkiye için umut vericiydi. Bir teşekkürüm de bu zirvenin gerçekleşmesinde katkıları için kent içi ulaşımı konusunda her kent için özel çözümleri olan Otokar’a ve değerli yöneticilerine olacak. Şunu da hatırlatmak isterim. Yerel Yönetim Ödülleri’nin törenini önümüzdeki günlerde yapacağız. Gününü ayrıca duyuracağız. 2020 ödülleri için başvurularınızı yerelyonetimodulleri.com adresinden yapabilirsiniz. Başvurular 15 Ekim’de sona erecek. Zirve bugün sona erdi ancak oturumlar devam edecek. Hatta ilk 3 oturumun konularını da Ruşen Keleş hocam ile belirledik bile. İlk oturumun konusu ‘Sağlıklı Kentler’, ikincisi ‘Kentlerde İyi Tarım’ ve üçüncü oturum ise ‘Katılımcı Yönetim’ olacak. Özelkalem Youtube kanalına üye olursanız bundan sonra yapılacak tüm yayınları izleyebilirsiniz. Her şey güzel bir Türkiye için” dedi.
Yerel Yönetim Zirvesi’nin 4. oturumunun tamamını Özelkalem Youtube kanalından izleyebilirsiniz