Başka türlüsü mümkün olamaz mı? Şehirler artık selle gelen yıkıcı ağrılardan kurtulamaz mı? Yıkıcı afete dönüşen sellerin şehir planlamasıyla ilgisini, İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sayın Handan Türkoğlu’na sorduk.
Günümüzde büyükşehirlerde hala sel yaşanması sizce neyin sonucu?
Seller meteorolojik afetler kapsamındadır. Sellerin afete dönüşmesinin nedeni, yerleşmelerin bu olağan dışı akış için hazırlıklı olmamasıdır. Meteorolojik olayların önceden tahmin edilebilirliği can kaybının önlenmesini sağlayabilir. Bölge önceden tahliye edilebilir. Öte yandan hem kent planlaması hem de yapılar açısından selin afete dönüşmesini engelleyecek önlemler almak da gerekir. Örneğin dere yataklarına yerleşmemek, kentteki drenaj hatlarını açık bırakmak, kentin bütün yüzeyinin betonlaşmasını önlemek, suyu drene edebilecek altyapı yapmak, yapılara özellikle sel yataklarında zemin seviyesinden yüksek bir yerden giriş sağlamak da hazırlık kapsamında alınabilecek önlemler arasında sayılabilir.
İklimsel değişiklikler, şehirlerde uzun yıllar önce yapılmış planlamayı sel felaketi açısından yetersiz ya da geçersiz kılacak sonuçlar yaratabilir mi?
Küresel ısınmanın sıcaklık artışına ve kuraklığa neden olurken diğer yandan ani yağmurlara ve sellere neden olduğu biliniyor. Şehirlerdeki altyapının buna hazır olmaması durumunda sellerin oluşturacağı felaketlerde artış beklenebilir.
Sel, bir şehre kendinden başka hangi hasarları ve tehlikeleri de getirir?
Sellerin sonucunda ulaşım sistemleri ve altyapı sistemleri işlemez hale gelebilir. Dere yataklarında ve drenaj olmayan alanlarda hem günlük yaşam etkilenir hem de can kaybı olabilir. Sel sularına kanalizasyon karışması durumunda bulaşıcı hastalık salgınları oluşabilir. Sel ekili alanların ve hayvanların telef olmasına da yol açar. Pek çok can ve mal kaybına neden olması, seli bir afete dönüştürür.
Haberlerde hep aynı sahneler; yağmur biraz fazla yağıyor ve hayat alt üst oluyor. Bunun böyle tekrar etmesindeki tek neden maliyet olabilir mi?
Sadece maliyet değil elbette, yanlış yerleşme ve yanlış yapılaşma selin afete dönüşmesine davetiye çıkarır. Bu bakımdan yerel yönetimlere büyük sorumluluk düşüyor. Öte yandan mevcut yerleşimlerdeki hatalar da düzeltilmeli. Türkiye’de dere hattının üstünden yol geçen, derenin her iki tarafı yapılaşmış pek çok örnek mevcut. Yerleşmelerin dere yatağından boşaltılması için kamulaştırma yapılması ve yeşil alan oluşturulması çözüm olabilir. Kentsel dönüşüm projeleri bu açıdan değerlendirilebilir ve sel yataklarındaki yerleşmeler boşaltılabilir.
Yerel yöneticiler, şehrin genişlemesiyle gerekli hale gelen yeni arazi kullanımında kesin bir kararlılıkla neleri göz önünde bulundurmalı?
Yerel yönetimlere önemli görevler düşüyor. Afetlerle mücadelede doğal çevrenin korunması en önemli önlem. Özellikle yeşil yüzeylerin ve ağaçlık alanların artırılmasının risk azaltma açısından önemi büyük. Dere yatağı olarak belirlenen alanlarda yapılaşmanın önlenmesi, bu alanların şehrin yeşil alan ihtiyacını karşılamakta kullanılması gerek. Sel yataklarının belirlenmesinde, 100 yıllık sellerin dikkate alınması yararlı olur. Sel uyarısı durumunda, can kaybının önlenmesi için bu alanlardan uzak durulmasının sağlanması ve bu amaçla önceden uyarı mekanizması ve tahliye prosedürünün devreye alınması hayati önem taşıyor. Dere yatakları civarındaki drenaj hatları da yapılaşmaya açılmamalı. Kentin tümüyle betonlaşmasının önüne geçilmeli, aşırı yağışlar sonrasında biriken suyu drene edecek toprak yüzeyler sağlanmalı. Bunların yanı sıra kentsel altyapının da suyu drene edecek şekilde tasarlanması gerek. Bazı durumlarda son çare olarak ekolojik açıdan uygun olmasa da nehir yatağının değiştirilmesi, alternatif kanallar gibi mühendislik önlemleri de gerekebilir. Yapılarda bodrum katların iskan edilmemesi, yapı girişlerinin zemin kotunun en az bir metre üzerinde yapılması gibi yapısal önlemler de alınabilir.
Sel ve şehir planlaması konusunda örnek bir şehir ya da ülke var mı?
Örneğin Kanada, Almanya, İskandinav ülkeleri ve Japonya… Elbette gelişmiş ülkelerde de seller afetlere dönüşebiliyor. Ancak şehir planlamanın kırmızı çizgileri olan doğal kısıtlara ki dere yatakları bunlardan biri, uyma konusunda gelişmekte olan ülkelere göre hassaslar. Oysa Filipinler, Hindistan, Bangladeş gibi ülkelerde selin can ve mal kayıplarına neden olduğuna çok sık şahit oluyoruz. Türkiye’deki en önemli sorun ise yanlış yer seçimi ve düzensiz kentleşme.