NeSpoon Varşovalı bir sanatçı, kamusal alanda sanat uygulamaları için özellikle terkedilmiş, sade, süssüz alanları seçiyor ve eserleri
‘kamusal mücevherat’ olarak tanımlanıyor.
Sanat olsun da nerede olursa olsun diyenlerden misiniz? Sanatçı sanatını sergileyebilmek için sınırsız alan bulsun diye hayal edenlerden misiniz? Bir kenti markalaştırmanın formülündeki en önemli değişkenin sanat olduğunu düşünenlerden misiniz? Kentini bütün dünya için turistik bir mıknatısa dönüştürmek için bir yerel yöneticinin elindeki en pırıltılı
güç, kentin kamusal alanlarındaki sanattır. Kente Değer Katan Uygulama Amaç elbette önemli çünkü amaç sonucu fazlasıyla belirleyebilen bir şey. Peki yerel yöneticilerle sanatçıların amacı ortak bir noktada buluşabilirse…
Yerel yöneticiler, sanatçılarla ortak çalışıp hem sanatın daha geniş kitlelere yayılmasını hem de kentin ününün bütün dünyaya dağılmasını sağlayabilirse… Kamusal alanda sanat denilince ülkemizde akla ilk gelen genelde heykel oluyor. Kamusal heykeller denilince de gözümüzde hemen Susurluk’ta ayran heykeli, İnegöl’deki köfte heykeli, Mudurnu’daki tavuk heykeli canlanıyor. Kamusal alanda sanatın geçmişi çok eskiye dayanıyor. Riga’nın öncülük ettiği bu önemli kentsel uygulama, günümüzde dünyanın pek çok kentinde paha biçilmez bir marka değeri oluşturuyor.
2010 yılında İKSV, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde çalışacak Kamusal Alanda Sanat Kurulu oluşturulmasını önermişti. Amsterdam ve Londra gibi kentlerde de benzer kurullar var. Bu kurul; kentin kamusal alandaki kültür politikasına dair vizyon oluşturmak, kamusal alanda sanat çalışmalarının desteklenmesini sağlamak gibi görevler üstlenecekti. Ancak henüz ülkemizde böyle bir kurul yok.