MEHMET BAYER – 24.03.2022 – HİBYA – Çanakkale Kara Savaşları’nın başladığı 25 Nisan 1915’te, Fransız birliklerinin Kumkale bölgesine yaptığı oyalama çıkarmasında yaşanan ilginç bir olay, tarih sayfalarındaki yerini aldı.
Çanakkale Deniz Savaşı’ndaki başarısızlık, müttefik kuvvetlerini kara çıkarmasına yöneltti. İtilaf devleri, Gelibolu Yarımadası’na yapılacak asıl çıkarmada, Türk kuvvetlerini oyalamak, Asya yakasındaki Kumkale ve Beşige Limanı civarına bir çıkarma yapılıyor izlenimi vermek, Anadolu tarafından konuşlu Türk birliklerinin dikkatini çekmek suretiyle Gelibolu’ya takviye yollamalarını geciktirmek ve buradaki Türk topçu bataryalarının Morto Koyu’nu ateş altına almasını önlemek için karar aldı.
Bunun üzerine iki Senegalli ve bir Avrupa taburundan oluşan 6. Karma Sömürge Piyade Alayı askerleri, tarihe ”Kumkale Muharebeleri” olarak geçecek çarpışma için Kumkale’ye çıkarma yaptı.
HİBYA muhabirinin tarihçi yazar Mehmet Kıbıl’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yayımlanan ”Çelik Kale Çanakkale” adlı kitapta yayımlanan ”Fransız Kolordusu Harp Günlüğünde Kumkale Muharebeleri” başlıklı makalesinden derlediği bilgilere göre, Fransız gemileri 24 Nisan 1915 saat 22.00’de Mondros Limanı’ndan ayrılarak saat 04.20’de Çanakkale Boğazı girişine geldi. Ay saat 03.30’da batmış ve bütün gemiler pozisyonlarını almıştı. Fransız Kolordusu harp günlüğünde belirtilene göre, gün çok iyi olacağa benziyordu, deniz kesinlikle sakindi ve Avrupa ve Asya kıyılarında hafif bir sis tabakası vardı. Gelibolu Yarımadası’nın güneyi ile boğazın çıkışı her türden irili ufaklı savaş gemileriyle sarılmış vaziyetteydi. 25 Nisan 1915 şafağı karşılaşılan manzara, gemilerde çıkarma için bekleyen hiçbir askerin bir daha ömür boyu unutmayacağı türden bir görüntüydü.
Yüzbaşı C.A. Milward, o günü şöyle kaydetmişti:
”Yarımadanın en ucundaki Tekke Burnu’na yaklaştık. Görüntü muhteşemdi. Bunu asla unutmayacağım. Çok güzel güneşli bir gün, cam gibi deniz, bir tarafta yarımada bir tarafta Asya yakası, ıssız bir görüntü, diğer her taraf, her yer gemilerle dolu. İngiliz donanması en iyi dretnotları, destroyerleri ve kruvazörleriyle Seddülbahir tarafında. Fransız donanması Asya tarafında, büyük ağır cevizler ve şişmiş tümsekler gibi duruyorlar. Beş bacalı Rus kruvazörü Askold ‘Ucuz sigara paketi’ gibi, 15 inçlik toplarıyla tek bacalı ve tek direkli Queen Bess. Bütün gemiler hedeflerini belirlemiş, ne muhteşem bir manzara…”
Türklere 1 milyon 100 bin fişek atıldı
İlk birliklerin karaya ulaşmasıyla 25 Nisan’da başlayan çetin mücadelede, Fransızlar, 26 Nisan şafak söktüğünde yüzlerce Türk ölüsünün mevzilerinin önünde yattığını ve portatif dikenli tellere dolandığını gördü. Resmi belgelerde belirtilene göre bu ana kadar Türklere toplam bir milyon yüz bin fişek atıldı. Gün doğduğunda muharebe alanında enteresan bir sessizlik hakimdi. Albay Ruef, gece saat 02.00’de General d’Amade’dan aldığı emir doğrultusunda sabah saatlerinde Kumkale mezarlığı hattı üzerindeki Türklere taarruza kalkmaya karar vermişti. Ancak taarruz, Menderes Nehri’nin sağ kıyısını bombalamak için Suriye’den gelen savaş gemisi Latouche Treville’in harekete geçmekte gecikmesi nedeniyle ertelendi.
Gün ağarırken Yüzbaşı Reginald Kann ile birlikte Kumkale tarafından karaya çıkan General d’Amade, Albay Ruef ile buluştu ve yaşanan gecikme dolayısıyla taarruzun durdurularak mevcut hatta savunmada kalınması emrini verdi. Bu sıralarda, 2 gün süren Kumkale Muharebelerinin en enteresan hadisesi meydana gelmek üzereydi.
Beyaz bayraklar
Takriben 07.00 civarında, hangi taraftan açıldığı son derece tartışmalı olmakla birlikte, çekilen beyaz bayraklardan ötürü iki taraf arasında silahlar sustu ve kısa süreli bir ateşkes devreye girmiş oldu. Bu andan itibaren işler iki taraf için de kontrolden çıktı.
Türk resmi raporlarında Fransızların birçok yerde beyaz bayrak salladığı, bir kısmının hemen teslim olduğu ve bunun üzerine tarafların mevzilerinden çıktığı belirtilmektedir. 39. Alay Komutanı Yarbay Nurettin saat 08.40’da Tümen Komutanlığına yolladığı 3 maddelik mesajda, ”1 – Kumkale işgal edildi. 2 – Düşman teslim oldu. 3 – Sol tarafta çarpışmalar devam ediyor.” bilgisini verdi. Türk raporlarında belirtilene göre, düşmanın alay komutanı olduğu sanılan bir subayı, askerleriyle teslim olacağını söyleyerek, kendisini teslim almak üzere üst rütbeli bir subay talep etmiş ve bizzat Menderes Köprüsü civarına kadar gelmişti. Ancak teslim olma işlemleri oldukça uzamıştı. Kimse kimsenin ne dediğini anlamayacak şekilde her kafadan bir ses çıkmaktaydı. Açılan beyaz bayraklardan sonra askerlerin siperlerden çıkması ve sürecin uzaması nedeniyle iki tarafın da muharebe düzeni alt üst olmuştu. Bir müddet sonra taraflar birbirlerinden
ayrıldı ve tekrar ateş başladı.
Fransız kaynaklarına göre yaşananlar
Teslim olma hadisesi Fransız belgelerinde Türk kaynaklarından tamamen farklı bir şekilde aktarıldı. Fransız Kolordusu harp günlüğünde olayın nasıl geliştiği şöyle özetlendi:
”Mezarlığı işgal eden düşman saat 07.00’ye doğru beyaz mendiller sallayarak teslim olma niyetini bildirdi. Ancak silahlarını bırakmadıkları için birliklerimiz ateş etmeye devam etti. Kısa bir süre sonra, 50-60 kişilik bir Türk grubu, silahlarını atarak teslim olmak için siperlerimize yaklaştılar ve askerlerimiz de bunları saflarımıza almak için ateş etmeyi bıraktı. Bu arada yine beyaz bayraklar taşıyan diğer Türk gruplar, bizim hatlarımızın önünde durarak, bize zarar vermeyeceklerini belirten el kol hareketleri yapmaktaydı. Bu hadise esnasında Fransız bölükleri ateş etmeye devam etti ve bazı Türk askerleri misillemede bulundu. Ancak Türk subayları onları durdurarak birkaç kez ‘ateşkes’ diye bağırdı. Ateşkes emri verildikten sonra düşman askerleri bizim hattımıza yaklaştı ve adamlarımız arasına karıştılar. Bu esnada pek çok Türk direnmeden silahsızlandırılmış ve geriye alınmıştı. Fakat Türklerden bazıları tüfeklerini bırakmayı reddetti. Bu sırada tercümanların görevlerini yapmadığını gören ve Türklerin kendilerini bekleyen muameleden korktukları için teslim olma konusunda tereddüt ettiklerine inanan Yüzbaşı Roeckel, silahsız Türk kalabalığı arasına girdi ve yüksek rütbeli bir Türk subayla konuşmak istedi. Kendisine eşlik eden Langlois ile mezarlığa götürüldü. Bu iki askerden bir daha haber alınamadı.”
Türklerin alay komutanı zannettikleri ve teslim olmak için aralarına girdiğini düşündükleri Fransız subayı Yüzbaşı Roeckel’di. Ancak Fransız harp günlüğüne göre bu subayın amacı, Türklerin zannettiği gibi teslim olmak değil, Türkleri teslim almaktı. Yüzbaşı Roeckel’in teslim olmak için üst rütbeli bir Türk subayını görmek istediği düşünüldüğünden geriye götürülerek burada esir edildiği anlaşıldı. Fransız ordusundaki tabip subaylardan Jean Vassal ise günlüğünde bu olayı şöyle anlattı:
”Türkler ellerinde silahlarıyla siperlerinin dışına çıktılar ama aynı zamanda beyaz fular ve bayraklar sallıyorlardı. Albay ateşi kesme emri verdi. Silahlarını piyademize teslim ettiler. Arkalarında çok sayıda başka Türk grubu vardı. Bunlar bizim hatlarımıza girdiklerinde silahlarını bırakmayı reddettiler. Açıklamaya çalıştık ama tercümanlar kendilerini anlamakta başarısız oldu. Daha sonra Yüzbaşı Roeckel öne çıktı
ve kendi isteğiyle konuyu Türklerin sorumlu komutanı ile görüşmeyi teklif etti. Arapçayı oldukça iyi konuşurdu, ancak yanına tercüman olarak Langlois’i aldı. Her ikisi de yüksek rütbeli bir Türk subayının ayakta durduğu mezarlığa götürüldü. Bu arada karışıklık hızla artıyordu, çünkü teslim olmayı kabul eden Türklerin yanında silahlarını teslim etmeyi reddeden ve hatta adamlarımızın silahlarını almaya çalışan pek çok başka Türk de vardı. Kargaşadan yararlanan bazı Türkler köye gizlice girerek evlere barikat kurdu. Bu durum karşısında yeniden ateş açmak acil bir mesele gibi görünüyordu, ancak bu, iki temsilcimizi (Yüzbaşı Roeckel ve er Langlois) kaderlerine terk etmek ve belki de mümkün olan anlaşmadan mahrum kalmak olurdu. Bu devam ederken, d’Amade geldi ve ortaya çıkan tehlikeli durum dolayısıyla tekrar ateş etme emrini verdi. Yüzbaşı Roeckel, beraberinde iki Türk subayı ve iki asker eşliğinde geri dönerek ateş edilmemesi için işaretler yaparak kepini salladı. Yüzbaşı Roeckel ilk salvolarda elleri yukarıda olarak hızla Türk hatlarına geri götürüldü. Düşman, sadık davranışı şüphe götürmeyen bu subaya aynı şekilde karşılık vermedi ve kendisi esir alındı. Ardından gelen kargaşada üçüncü bölüğün makineli tüfeklerinin bazıları düşmanın eline geçti.”
Türk askerleri şehit edildi
Sürecin bu şekilde belirsiz şekilde uzamaya başlamasının ardından, birbirlerinin arasına girmiş olan düşman askerler kendi saflarına doğru geçmeye ve ufak gruplar halinde çatışmaya başladı. Durumdan istifa eden ve köyün içine sızan Türkler ve Fransızlar arasında ev ev yaşanan çatışmada, yakın mesafeden süngü muharebesi başladı. Fransız istihkam Yüzbaşı Ferrero bu sırada öldürülürken, Üsteğmen Lefort ve 8 istihkamcı yakın muharebede Türkler tarafından ele geçirildi.
Bu sırada bazı Türk askerleri Senegalli muhafızları etkisiz hale getirerek 2 ağır makineli tüfeği aldı. Köyde kalan ve köşeye sıkıştırılan Türklerin bir kısmı öldürülürken, 60’ı esir alındı. 8 Türk askeri ise başlarında bir subay olduğu halde yakalandıktan sonra infaz edildi. Fransız Kolordusu harp günlüğünde bir subay ve beraberindeki 8 Türk askerinin ele geçirildikten hemen sonra öldürüldüğü belirtilirken, ne şekilde ve niye öldürüldükleri ile ilgili ayrıntılı bilgi verilmedi.
6. Karma Sömürge Alayı tarihçesinde yaşananlara ait kayıtlar
Mehmet Kıbıl, Fransız ve Türk belgelerinde, 26 Nisan sabahı yaşanan bu karışık teslim olma hadiseleri anlatılırken birbirine zıt ifadelerin yanında, birbirini doğrulayan olaylarında bulunduğunu söyledi.
6. Karma Sömürge Alayı tarihçesinde, Türk askerleri arasındaki Hristiyanların teslim olmak istediklerinin aktarıldığını dile getiren Kıbıl, bununla ilgili şu bilgilerin yer aldığını kaydetti:
”30 metre uzaktaki bir düşman siperinde ısrarla dalgalanan bir beyaz bayrak belirdi. Bunlar mücadeleden yorulan ve isyan eden Fransız sever Türkler veya Doğu Hristiyanları. Ellerini kaldırarak siperlerinden çıktılar.’
Kıbıl, 39. Türk Alayı’nın harp raporunda da Fransızların bu cümlelerini doğrulayan şu ifadelerin yer aldığın bildirdi: ”Gayrimüslim askerlerin beyaz bayrak çekip silahlarını bırakarak düşmana katılması üzerine sol tarafta diğer askerler de silahlarını bıraktı.”
Kumkale’de 26 Nisan’da yaşanan beyaz bayrak sallama ve teslim olma hadisesinin hangi taraftan gelirse gelsin, Çanakkale Muharebeleri süresince bir daha benzeri görülmeyecek bir karışıklığın yaşanmasına sebep olduğuna işaret eden Kıbıl, ”Karşılıklı belgeler ve ifadeler incelendiğinde her iki taraf da beyaz bayrağı karşı tarafın salladığını iddia etmektedir. Beyaz bayrak sallama hadisesi kimden gelirse gelsin, karşılıklı düşman gruplarından bazılarının birbirini teslim almaya çalıştığı ve yaşanan karışıklıkta subaylar ile tercümanların olayı çözemediği görülmektedir.” dedi.
Kıbıl, Fransız askerlerinin 26 Nisan saat 22.00’de başlayan tahliyesinin kısa sürede tamamlandığını ifade ederek, şunları kaydetti:
”2 gün süren Kumkale Muharebeleri’nde Fransız zayiatı 21 subay, 766 asker olmak üzere toplam 787’ydi. Bu sayının 170’i ölü, 471’i yaralı ve 125’i kayıptı. Türk tarafına gelince, resmi rakamlara göre Türk zayiatı 467 şehit, 763 yaralı, 505 kayıp olmak üzere toplam 1.735’ti. Bu rakam, Fransızların Kumkale’de verdikleri zayiatın iki katıdan fazladır. Sadece 2 gün süren bu muharebelerde, en tepeden başlayarak sevk ve idarede yaşanan sıkıntılar, gereksiz telaş, kararsızlık ve birliklerin parça parça muharebe alanına sürülmesi gibi nedenlerden zayiat korkunç boyutlara ulaşmıştı.”
Hibya Haber Ajansı