İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Yerelde Kadın Politikaları Çalıştayı sona erdi. Çalıştayın sonuçları değerlendirilerek Yerel Eşitlik Eylem Planı oluşturulacak.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Yerelde Kadın Politikaları Çalıştayı sona erdi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in açılış konuşmasını yaparak “İzmir’in ‘kadın dostu kent’ anlayışını daha da güçlendirecek, Yerel Eşitlik Eylem Planı’nı bugünkü çalıştayın sonuçlarını da esas alarak ortak akıl ve katılımcı bir anlayışla uygulayacağız” dediği çalıştay Yerel Eşitlik Eylem Planı’na temel oluşturacak sonuçlarla tamamlandı. İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı Avukat Nilay Kökkılınç moderatörlüğünde yapılan panelde İstanbul Sözleşmesi, medyadaki eril dil, Yerel Eşitlik Eylem Planları, kooperatif yönetimlerinde kadının sözü konuları öne çıktı. Panelin ardından yapılan yuvarlak masa çalışması ile kadın alanında çalışan sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının temsilcileri, akademisyenler, Büyükşehir yetkilileri Yerel Eşitlik Eylem Planı’nın oluşturulmasında kullanılacak önemli gündem maddeleri üzerine tartıştı. Çalıştayın sonuçları raporlaştırılarak kamuoyu ile paylaşılacak.
İstanbul Sözleşmesi vurgusu
Oturumda konuşan İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Figen Merder, İstanbul Sözleşmesi’nin kendinden önce çıkarılmış bütün insan hakları sözleşmeleri ve kararlarından daha kapsamlı düşünülerek hazırlandığını ve çok ciddi bir insan hakları sözleşmesi olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. Merder, “Bu sözleşmeye imza koyan devlet dört ilkeye uyacağını söyler: Önleme, koruma, kovuşturma ve politika üretme. Anayasa’nın 90. Maddesi de der ki, temel hak ve özgürlükleri içeren bir sözleşmeyi devlet olarak imzaladıysan, iç hukukundaki herhangi bir madde onunla çeliştiğinde geçerli olan imzaladığın o millet arası sözleşmedir. Bir devlet bu sözleşmeye imza koyduysa ülkesindeki kadınların, kız çocuklarının saçının teline zarar gelmemesi için elinden gelen her şeyi yapacağını taahhüt etmiş olur. Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ve yürürlüğe koyan ilk ülke ama uygulandığını söyleyemeyiz. Bu sözleşmeden çekilmekten söz edilmesi bile uygulamada ciddi aksaklıklara yol açmıştır” dedi. İzmir Barosu’na 2019 yılından beri 1260 şiddet başvurusu yapıldığını belirten Merder, “Tedbir kararları var ama birçoğu ihlal ediliyor. Yargı işlevsiz kalıyor. Baro olarak bu nedenle sivil toplum kuruluşlarıyla dirsek temasındayız. İzmir Büyükşehir ile işbirliğimiz var. Kadına şiddete karşı susmayacağız” dedi.
12 ilke 82 öneri
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu Başkanı Nilay Kökkılınç da Büyükşehir ile İzmir Barosu’nun işbirliğinin altını çizerek “Örneğin şiddete uğrayan kadınların hukuki haklarının ücretsiz karşılanması konusunda birlikte çalışıyoruz. Anahtar adlı merkezimizde kadın alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarına ve meslek odalarına alan açarak kadınlara ücretsiz hukuki danışmanlık verilmesini sağlıyoruz” diye konuştu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Başkanı Saniye Nazik Işık ise 27 Şubat’ta Büyükşehir’in de katılımıyla yapılan Kadın Politikaları ve Yerel Yönetimler Çalıştayı’nın sonuçlarını paylaşarak şunları söyledi: “Yerel Eşitlik Eylem Planı için bir ön hazırlık çalışması yaptık. Bu çalıştayda 12 ilke ve 82 öneri geliştirildi. Bu 82 ilke içinde örneğin İzmir’de okuryazar olmayan kadın kalmaması, her hal ve şarttaki kadına erişen hak temelli eğitimler yapılması, arka sokaklar için seyyar mobil hizmetlerin artması, her türlü bakım hizmetinin mahallerde yakın noktalarda olması, yoksullukla mücadelede kadınlara öncelik verilmesi, ilçe belediyelerinin kadın sığınma evinin sayısının arttırılması için önemli sonuçlar ortaya çıktı.”
Medyadaki erin dil sorunu
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen ise medya dilinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yansımalarına değinerek “Medyadaki eril dile baktığımızda toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda hak ihlali yapıldığını görüyoruz. Örneğin ‘yeni araba modeli görücüye çıktı’ diyorlar. Mülteciler tüm suçların faili gibi bir haber dili egemen. Bir etik dil sorunumuz var. Medyadaki erkek egemen söylemin değişmesi gerekiyor. Bundan kurtulmadıkça, toplumsal cinsiyet eşitliğine dair konular eğitim sistemimizde yer almadıkça, ailede değişmedikçe eril dilden kurtulmamız mümkün olmayacak. İnsan hakları, hukuk, adalet, eşitlik, bu söylemlerin hiçbirine kavuşamayacağız. Medyadaki eril dil siyaseten de destekleniyor. Kadına yöneltilen tüm olumsuzlukları olumluya çevirebilmek için medya sektöründe daha çok kadına ihtiyaç var” dedi.
“Plan hazırlarken dikkat edilmeli”
İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Itır Bağdadi ise konuşmasında Yerel Eşitlik Eylem Planları’nın nasıl hazırlanması ve nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair bir sunum yaptı. Uygulamada başarının sağlanabilmesi için gerekli koşullara da değinen Bağdadi “Eylem planını kim uygulayacak, bu maliyeti kim karşılayacak, projeler nerede uygulanacak, katılımcılar nasıl belirlenecek bunların hepsi çok önemli. Güzel projeler geliyor ama katılımcılar devam etmiyor ve proje sonuçlanmıyor. Projenin başarılı olması nasıl sağlanacak? İşte tüm bunların üstüne kapsamlı olarak düşünmek gerekiyor” diye konuştu.
“Tarımdaki örgütlenmede kadın erkek eşitliğini sağlamalıyız”
Köy-Koop İzmir Birlik Başkanı Neptün Soyer ise “Kırsal Kalkınmada Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri, Kooperatif Yönetimlerinde Kadının Sözü” başlıklı konuşmasında İzmir Köy Koop Birliği’nin kurulması için 1960 yılında çalışmalara başladığını, 1971’de resmi olarak kurulduğunu ve temelinde tarımsal kalkınmada emeğin örgütlenmesi olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. İzmir’in kırsal kalkınmada önemli bir kent olduğunu belirten Soyer, diğer sektörlerle kıyaslandığında tarımda kadın emeğinin daha çok öne çıktığını belirterek “Tarımda kadın emeği oranı yüzde 46 iken bu oran diğer sektörlerde yüzde 10’lara, 5’lere düşüyor. Ama tarımda kadın söz sahibi mi, sigorta hakkından faydalanıyor mu diye baktığımızda bu oranın diğer sektörlerdeki gibi yüzde 15’e yüzde 20’ye düştüğünü görüyoruz” dedi. İzmir Köy Koop Birliği’nin tarımsal kalkınmada örgütlenmenin en önemli yapı taşlarından biri belirten Soyer “Kadının emeğinin olduğu alanlarda aynı zamanda masada söz sahibi olmalarını çok önemsiyoruz. Köy Koop’un 1960’ta İzmir’in kırsalında ortaya çıkmış bir logosu var. Bu logoda kadın ve erkek el ele. Yani kadın ve erkeğin eşit temsiliyetini yansıtıyor. 1971’den beş yıl öncesine gelene kadar kooperatiflerin örgütlenmesinde kadın başkan, kadın yönetim kurulu üyesi olmamış. Kadının ortaklık hakkı da olmamış. Biz bunu değiştirmek için çabalıyoruz. İzmir Köy Koop Birlik Başkanlığı için 300 delege ile seçime girdik ve orada sadece üç kadın idik” dedi. İzmir’in Türkiye’nin tarım kenti olduğunu vurgulayan Soyer, “Tarımdaki örgütlenmede kadın erkek eşitliğini sağlamalıyız. Öte yandan Yerel Eşitlik Eylem Planı için benim yapabileceğim her ne varsa elimden geleni yapacağım. Gerekirse eylem planına üç madde yazalım ama o üç maddenin de uygulanmasını sağlayalım” şeklinde konuştu.
Yuvarlak masa toplantısı
Panelin ardından kadınlara sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, kadınların istihdama eşit katılımı, kadına şiddetin önlenmesi, kadınların ayrımcılığa maruz kalmadan kent hizmetlerinden eşit faydalanması, kadınların yerel karar alma mekanizmalarına eşit katılımının sağlanması, kadınların yaygın eğitime katılımının arttırılması konusunda yuvarlak masa toplantısı yapıldı.