Gelecek nasıl gelecek? Gelecekte evden işe nasıl gidilecek? İş diye bir şey olacak mı? Binalar neye dönüşecek? Kentlerin yüzyıl sonrasını çok merak ediyoruz? Merakımızı biraz da olsa gidermek istedik ve Fütürist, Ekonomist, Sivil Toplum Gönüllüsü Sayın Ufuk Tarhan ile onun gözünden geleceğin kentlerinin fotoğrafına baktık.
Yüzyıl sonra belediye hizmetleri nasıl bir değişim gösterecek, ulaşım nasıl olacak, seçimler ne şekilde yapılacak, işsizlik ne boyutta olacak? Bize bu açılardan geleceğin resmini çizebilir misiniz?
Şehirler acayip büyüyecek ama şehirlerin yönetimi giderek daha küçük birimler tarafından yürütülecek. Kooperatif gibi aslında. Belediyelerin de bir anlamda yaptığı bu. Bizim adımıza hizmet satın alıyor ve üretiyorlar. Eskiden kooperatifleşme varmış, o çok gelişecek. Siteler çok daha donamlı, akıllı olacak. Şehircilik anlayışı, araçlar ve yöntemler değişerek. Öyle mega siteler olacak ki o siteden hiç çıkmadan sağlıktan eğitime insanlar her türlü ihtiyaçlarını gerektiği ölçüde karşılayacak. Bir sürü hizmeti kendileri çözebilecek. Yerel enerji kooperatifleri kurulacak yani elektriğini, su arıtma sistemlerini kendileri organize edecek. Düşünün; uzaya gidiyor ve bu uzay kapsülünün içinde aylarca yaşayıp geri dönüyorlar. O kadarcık bütün ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. Demek ki insanların yaşamsal bir takım ihtiyaçları aslında devri daim sistemlerle çözülebilir. Uzay teknolojilerinin sivilleşmesi ve yaygınlaşmasıyla bunların hepsi hayatımıza daha fazla giriyor. Japonya’da falan deneniyor kendi kendine yeten apartmanlar. İnsan esasında ihtiyaçlarını teknoloji ve akıl yardımıyla çok az kaynak tüketerek sonsuz derecede çoğaltabilecek bilgiyi gördü. Yüzsene sonra şehir diyeceğimiz yerler hiç bugünkülere benzemeyecek. O zaman oy bile düşünceleriyle kullanılacak belki. Belki aynı anda belli bir merkeze bağlanacağız ve aklımızdan geçen isim birkaç saniye içinde seçilecek. Şunu hatırlatmak isterim; 30 küsur sene önce bilgisayar yoktu, bilgisayarın olmadığı bir dünyada neler oldu ve şimdi buraya geldik. Şu andaki iş ve yaşam koşullarının böyle olmasının gerekmediği de görünüyor. 20 sene daha akıl gücüyle çalışıp onu bile devredebiliriz.
Ondan sonra ne olacak?
Yerel yönetimleri bugünkü sistemin devamı gibi düşünmek çok yanlış. Peki enerjinin ya da teknolojinin insan vücuduna aktarılması Bugün enerji çok belirleyici. Kimin enerjisi varsa, kim enerjiyi ucuza mal ediyorsa o yükseliyor. Oysa 100 yıl sonra artık nerdeyse sıfır maliyetle enerji üretebileceğiz. Büyük büyük yerlerde küçük ve dikey, tamamen sensörlerle döşenmiş yerleşimler olacak. Bilgi almakla ilgili derdimiz kalmayacak çünkü daha şimdiden beyne bilgi yükleyebiliyoruz. Daha üstün nitelikte varlıklara dönüşüyoruz. Bugün bile ortalama bir insanın vücudunda en basitinden diş dolgusu var, orasında platin, burasında ekleme damar, kalp pilli takılıyor. İnsanlar yarım mekanik olmaya başladı. İnsanlar yaşlanmayacak. Kemikleri de yaşlandırmamayı başarırsak insanlar genç kalacak. Dolayısıyla insanla robot karışımı ‘rinsan’a dönüşeceğiz.
Belediye başkanı olmayacak mı?
Ona belediye başkanı mı denir bilmiyorum, belki galaksi başkanı denir. Belki şehirleri yönetenler insan olmayacak. Belki onun bir insan olması gerekmiyor. İnsanlarda zafiyetler var. İnsanlarda rasyonelizm kayboluyor bir yerden sonra. Belki de ideal insan, ideal lider tasarlanacak. Formatlanmış! Evet, herkese eşit mesafede olacak. Mesela şu anda
‘robobos’lar var zaten bir çok şirkette. Ne yapıyor bu global yönetici? Sen şu kadar sattın, sen hedefin gerisindesin, sen şunu yap vs diyor ve bir makine her ay rapor yolluyor çalışanlara. Karşıda bir insan yok. Bu niye olmasın ki? İlle de bunu birinin söylemesi gerekmiyor. Yapılacak iş belliyse yap. eğitim bir kere kolektif olacak. Genetiği iyileştirmek mümkün. Yetenekleri, kurgu olarak yükleyeceğimiz insanlar olacak ileride. İnsanları okula göndermek yerine, karakterine ve kendi doğasına uygun olan hangi programı yükletelim diye düşünüyor olacağız.
Peki seyahatler kalmayacak mı?
Uzay deneyimleri falan filan başlayacak. Dünya dışında da yapabileceğimiz türden seyahatler artabilir.
100 yıl sonrasına dair tanımlamanızdan yola çıkarsak, yerel yöneticiler ne yapmalı, nasıl yol almalı?
Dijitalleşmeyi, yenilenebilir enerji meselesini çok iyi kavramalılar ve bütün bunlarla birlikte insani değerleri yeniden hatırlamamızı sağlayacak bir yol izlemeliler.
İşin kritik noktası da bu!
Aynen öyle. Temel ihtiyaçlarımızı tekrar hatırlamamız gerek. Yerel yönetimlerin kesinlikle fütürist bakış açısına sahip olması lazım ama tabii bugünü anlayarak, bugünün geleceğe nasıl transfer olacağının hesaplayarak. İnsanın ihtiyaçları da hala aynı; biz temiz hava istiyoruz, sıvı ihtiyacımızı karşılamak istiyoruz. Örtünmeye ihtiyacımız var. Barınmaya ihtiyacımız var. Bir de birlikte yaşamaya ihtiyacımız var. Daha çok hizmet organize edebilenler lider oluyor. Daha çok sayıda insana hizmet ulaştırmaya çalışanlar, gelecekte de belediye başkanı olur. Buradaki en büyük sıkıntı para, paraya bağımlılık. Paranın olmadığı bir dünya düşünmeleri lazım çünkü para olmayacak. Şu anda nakit para ortadan kalkıyor. Kredi kartının eli kulağında, dijital paraya geçiyor. Bitcoin, blockhain gibi djital para birimlerinin ve sistemlerinin çalışmalarına başlamalarını öneriyorum çünkü liderlerin hesap kitapta da herkesten önde olması lazım. İnsanlara gerçekten eşit fırsat sunabilecek teknolojik ve bilimsel ortamları sağlamaya kafalarını takmalılar.
“Yerel yönetimleri bugünkü sistemin devamı gibi düşünmek çok yanlış.”
Herkesin en azından 5 yıl sonrasını yani bireysel geleceğini düşünmesi gerek.
Çöpçünün bile düşünmesi lazım ama çöpçü çöpçülük yapmak istemiyor. Ofis elemanı çalışmak istemiyor. Mesela bir çöpçü, çöpleri robotun toplaması halinde işini kaybedeceğini düşünüyor. Oysa bir aşama sonrasına geçmesi gerek. Bütün çöpleri robotlarla topladık diyelim, sonra onlardan ne yapabiliriz diye düşünmesi gerek. Televizyon seyrettiği iki saati, çöple ilgili okumaya, araştırmaya, düşünmeye, fikir üretmeye ayırması gerek. Hepimiz dünyada bugün ve gelecekte neye hayrımız olsun istiyorsak, bu yönde çalışmamız gerek. Mesela sosyal yardımlaşma gelişecek çünkü insanların bir işe yaramaya ihtiyacı var.
Bütün konuştuklarımızı özetlersek…
Şehirler dairesel formlarda yayılacak. Enerji teknolojilerin gelişmesiyle zaten insanlar çok büyük problemlerini bu sayede kendileri halledecek. Dikey şehirler ve dikey çiftlikler kurulacak. Eğitim kolektif olarak alınacak. Otodidakt diye bir şey var artık; kendi kendine öğrenme. Müfredattan bağımsız şekilde zaten aslında insanlar otodidakt olarak öğrenmeye başladı. Bilgi ve iletişim dalgalar üzerinden olacağı için zaten o kadar hareket etmeye gerek kalmayacak. Dünyanın yaşam formları tamamen değişmek. Ulaşım devasa araçlarla yapılacak. Bugünkü araçlara hiç benzemeyen, binlerce kişi taşıyan, havada, karada ya da deniz altında gidebilen araçlarla ya da tek kişinin transfer edilebildiği küçük kabinlerle… Mesela yürüme hızlanacak yani takacağımız bir takım aparatlarla insanların fiziksel gücünü de artıracak bir sürü şey olacak. Bu nedenle de gelecekte trafik derdimizin olması mümkün değil. Ulaşım çok hızlı olacak. Yaşam alanlarının gelecekte yuvarlak formda olmasının sebebi de o zaten. Dolayısıyla bugünkünden çok farklı yapılar olacağı için yerel yönetimlerin de bugünkü haliyle çalışması mümkün değil. Geleceğin Belediye başkanları belki de rinsan olacak. İyice içiniz karardı mı?
Sizce gelecek olumlu mu olumsuz mu gelecek?
Ben temkinli bir iyimserim, pozitif bakmayı seviyorum.
Peki geleceğin iş ve işsizlikle ilgili getirecekleri?
Para ortadan kalkacak. Her sektörde dehşet bir işsizlik olacak. Peki o zaman nasıl para kazanacağız? Devasa şirketler, hiç para kazanamayan devasa bir kitleye ne iş yapacak? İnsanlar ücret alamıyor, işi yok ve bu onun suçu değil çünkü dünya dönüştü. O zaman ne olacak? Yerel yönetimlerin asli vazifesi sistemden para kazanamayan ama yaşam hakkını kullanmak isteyen insanların yaşamını idame ettirmesini sağlayacak ideal koşulları oluşturmak. Bunu söylediğim için bana çok kızanlar oluyor ama mesela insanlardan parayla oy satın alınması da böyle bir şey işte. Aslında buna ‘vatandaşlık maaşı’ diyebiliriz. Türkiye de bu natürel olarak var. Türk insanının üstün özelliklerinden biri de paylaşımcı olması. Bu paylaşımcılık sayesinde toplumsal huzuru sağlamak daha mümkün. Belediyelerin paylaşıma yönelik olarak yaptığı şeyler aslında toplumsal huzuru bir miktar yerinde tutuyor. Yoksa çok daha feci şeyler olur. Gelirin eşit dağılması konusunda çok daha fazlası yapılmalı ve bütün dünyada yaygınlaşmalı. Yerel yönetimlerin esas sorumluluğu ve işi araziden, binadan, yolda ziyade bu olmalı. İnsan hakları beyannamesini hatırlatmalıyız. Birinci cümlesinde
ne diyor? ‘Her insanın en birinci hakkı yaşam hakkı’. Madem 3 çocuk doğur diyorsunuz, o zaman yaşam hakkını kullanacağı şekle getirmek yerel yöneticilerin birinci vazifesi olacak. Bu konuyu şimdikinden çok daha fazla düşünmeleri gerekecek. Bu da vatandaşlık maaşıyla, vatandaşlık yardımıyla olacak. Özel sektörü, parası çok olanı zorlayarak paylaşmaya itecekler. Başka yolu yok; geleceğin yerel yöneticileri, yönettiği yerin kolaylaştırıcısı yani hayatın kolaylaştırıcısı olacak.
Yerel yöneticiler, paranın olmadığı
bir dünya düşünmeli çünkü gelecekte para olmayacak. Şu anda nakit para ortadan kalkıyor. Kredi kartının eli kulağında, dijital paraya geçiliyor. Bitcoin, blockhain gibi djital para birimlerinin ve sistemlerinin çalışmalarına başlamalarını öneriyorum çünkü liderlerin hesap kitapta da herkesten önde olması lazım.
O halde sosyal belediyecilik alanında daha çok şey yapılmalı.
Kesinlikle. Eğitimci yayınlar yapabilirler, insanlara yeni ufuklar açabilirler. Eğitim konusunu külliyen yeni baştan ele alabilirler.
Gelecekte yerel yönetimler alanında başarı kriteri ne olacak peki?
Önce başarının tarifini yapmamız lazım. Ben bir kaç sene önce bunu yapmayı başardım kendi adıma. Bir yerden mi esinlendim, bir yerden mi duydum bilmiyorum ama ben yorumladım. Aslında ne yaptığın, kimliğin, kaç yaşında olduğun, cinsiyetinin ne olduğu önemli değil. Sırf sen varsın diye, sen olduğun için bir başkasının olmasıdır başarı. Başkalarına kendilerini mutlu hissettirmektir. Gülümseterek baktırmaktır. Ne kadar çok insanı böyle baktırıyorsan, o kadar çok başarılısındır. Eğer birisinin işi yerel yönetimse, insanların toplu halde yaşam haklarını en iyi şekilde kullanmalarını sağlamaksa, bir yerel yönetici olarak gerçekten de başarıya ulaşmayı hedefliyorsa, bütün amacı bu olmalıdır; mutlu etmek.
Yani o zaman bir belediye başkanın başarılı olabilmesi için o kentin gülüyor olması lazım.
Güldürenler, iyi hissettirenler başkan olacak. Bunun başka hiç bir formülü yok. Mesele parasal durum değil çünkü para tek başına bir değer bile değil. Tek başınıza bir adada kaldığınızda, barınak ve yiyecek ararsınız. Değerli taşlar, madeni paralar aramazsınız. 100 sene sonra para ya da benzeri diğer şeyler başka formlarda da olsa yine hayatımızda olacak belki ama benim nihai öngörüm budur; insanları mutlu edebilenler başarılı olacak, onlar lider olacak.