Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Sözlerime şair, mütefekkir, dava adamı üstad Fecip Fazıl Kısakürek’i bir kez daha rahmetle ve hasretle yad ederek başlıyorum. Eserleri ve mücadelesiyle nesillerin ruhunu beslediği için Rabbim ondan razı olsun.
Bugün tatlı su mücahitliği yapanlara bakmayın, bunların hiçbiri zalim karşısında konuşamaz. Rüzgarı başka yerden alarak esenlere bakmayın. Hiçbiri zalim karşısında konuşamaz, zulüm karşısında direnemez.
Milletler dirayetli liderler ve üretken ilim kültür, sanat insanlarına sahip oldukça yükselir. Bunları kaybettikçe de geriler. Bazı dönemlerde üzeri küllense de bu vasıfları bünyesinde barındıran bir millet önünde sonunda o beklenen şahlanışı gerçekleştirir. Üstad bu küllerin en yoğun şekilde üzerimize çöktüğü dönemde, milletimizin üzerindeki közü eserleriyle canlı tutarak, harlayarak bugün yaşadığımız büyük atılıma zemin hazırlamıştır. İnşallah bu mirası hem sahiplenecek hem zenginleştirecek yolda giderek hızlı bir şekilde ilerliyoruz.
Her ne kadar birileri karamsarlık havasıyla ülkemizin üzerine tekrar emperyalist emellere hizmet eden bir kült katmanı katmak isteseler de Allah’ın izniyle başaramayacaklardır. Aralarında 15 Temmuz’un da olduğu her hadise bize milletimizin istiklali ve istikbali uğrunda neler yapabileceğini tekrar tekrar göstermiştir. İnşallah asırlar boyunca üstadın ateşini yaktığı meşalenin ışığı yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir. Bugün burada ülkemizin ilim, sanat ve kültür hayatına yön veren eserleriyle ruhumuza dokunan siz kıymetli dostlarımla bir kez daha buluşmanın bahtiyarlığı içindeyim.
9. Necip Fazıl Ödülleri’nin edebiyat ve fikir dünyamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ödüllerini takdim edeceğimiz sanat erbabı kardeşlerimizi gönülden tebrik ediyorum.
Bu yıl hikaye ve roman ödülünü Ayşegül Genç hanımefendiye takdim edeceğiz. Eserlerinde mutlak güzel, mutlak hakikat arayışını baş köşeye oturtan kardteşimizi tebrik ediyorum.
Mustafa Özel hocamızı iktisat ilmine karşı ilgi ve sevgi uyandıran yazılarıyla yakından takip ediyoruz. Onun eserlerinden ve sohbetlerinden aldığı cesaretle girişimcilik yoluna giren, ilerleyen müteşebbislerimiz üretim, istihdam ve ihracat destanları yazıyor. Hocamızın çok yönlü araştırmacı kimliği, roman diliyle siyaset, iktisat, iş hayatı başlıklarıyla verdiği eserleriyle kendini bir kez daha gösterdi. Bu yılki fikir araştırma ödülünü takdim edeceğimiz Mustafa Özel hocamızı tebrik ediyorum.
Biz de bu törende her yıl verdiğimiz ilk ödülle genç kardeşlerimizi cesaretlendiriyoruz. Elif Genç ve Can Acer kardeşlerimi de aynı şekilde tebrik ediyorum. Bu iki genç yetenekten nice kıymetli eserler bekliyoruz. Durmak yok, yola devam.
Kültür sanat ödülünü kardeş Azerbaycan’ın önde gelen yazarına Efendiyev’e veriyoruz. Efendiyev’in bu dostluğun ilmi alanındaki sancaktarlarından olacağına inanıyor ve tebrik ediyorum. Saygı ödülünü tevcih edeceğimiz İlhami Atalay kardeşimiz mümtaz bir isimdir. Medeniyetimizin yükselişi yolunda diğer alanlarla birlikte kültürde de köprüler kurarak, üreterek eser ortaya koyan herkese şükranlarımı sunuyorum.
Biz bu tür ödül törenlerini hak teslimi olarak görüyoruz. Medeniyetimizin yeniden yükselişi yolunda fikirde, sanatta, kültürde de maziden atiye köprüler kurarak üstad gibi fikir çilesi çekerek üreterek eser ortaya koyan, gayret gösteren herkese tekrar şükranlarımı sunuyorum.
Yahya Kemal’deki tarih şuuru, Ahmet Haşim’deki beşeri endişe, Mehmet Akif’teki İslami hassasiyeti Necip Fazıl’da en yetkin, etkin, en çarpıcı ifadeye kavuşmuştu. Üstadın şiir, nesirde de tamamen kendi şahsına münhasır bir tarzı vardır. Tercih ettiği orijinal kelimeler, özgün tamlamalar, yeri gelir öfkeyi, yeri gelir hicvi bir arada kurmaktaki marifeti, ritmini kah artırıp, kah düşüren tarzı muhataplarını adeta başka bir iklime taşırdı. Ama hepsinden öte ondaki yürek, cesaret.
Yargıya girdi, çıktı ama üstad yılmadı. Yeri geldi hakimler kendisine ‘artık bıktık senden’ dediklerinde ‘Siz hancı ben de bu davada yolcu oldukça, ben de bu hana daha çok uğrarım’ diyerek cevaplamıştır. Bizler de ondan aldığımız ilhamla inşallah bu yolda devam ediyoruz, devam edeceğiz. Muasırı olduğu yazarlarla kıyaslandığında onun okurlarıyla kurduğu bağ da çok farklıydı. Baskı dönemlerinde sesini siyaset alanına yansıtmaktan mahrum kalmış kitleler, onun gür sadasında kendi iç seslerinin yankısını bulmuştu.
Tek parti zihniyetinin inatla ve ısrarla yürüttüğü sözde dilde sadeleştirme faaliyetleri yaşanan altüst oluşunun en önemli sonuçlarından biriydi. Diliminizin musiki kudreti kazanması, kelimelerimizin name güzelliği alması için verilen onca emeğin, birikimin üzeri sinsice örtülüyordu. Asıl gaye devletimizin müesseselerine ve milletimizin gönlüne kazınan ecdadın izlerini sürmekti. Necip Fazıl’ın dil hassasiyeti bu bakımdan çok büyük önem arzeder. Büyük Doğu’nun yayınının defalarca durdurulması onu yolundan döndürmeye yetmemiştir. Bugün Türkiye Yüzyılı diyerek yeni vizyon koyarken aynı zamanda üstadın da hayalini hayata geçiyoruz. Üstad şayet bugün yaşasaydı herhalde ‘müjdeler olsun size, doğdu batmayan güneş’ sözünü çok daha gür bir sada ile tekrar söylerdi. Üstad nesillerin mücadelesi uğruna hayatlarını adadıklarını Ayasofya’nın ibadete açılmasından bile etkilenmeyenleri gördükçe, ahlakı olmayanın her mücadeleyi yanlış bulan tavrını hatırlatırdı. Bunu bize defalarca Sultanahmet meydanında, Cağaloğlu’nda Milli Türk Talebe Birliği’nen konferans salonunda tekrarlamıştır. ‘Ayasofya bir gün açılacak’ derken hep bunu ifade etmişti. Rabbime hamdolsun onun o ideali, onun o hedefi gerçekleştiği gibi onun icrası da bize nasip oldu.”
Hibya Haber Ajansı