Belediyelerin en önemli organlarından birisi de ‘Uzmanlık Kurulları’ dır
Belediyelerin önemli organı uzmanlık kurulları hakkında bilgi vereceğimiz yazımızın ilk bölümüne, yasanın bu konudaki kesin tanımıyla başlayalım: “İhtisas Komisyonları” başlıklı 24. maddeye göre belediye meclisi, üyeleri arasından en az üç, en fazla beş kişiden oluşup, bir yılı geçmemek üzere ne kadar süre için kurulacağı aynı meclis kararında belirtilir. İhtisas komisyonları, her siyasî parti grubunun ve bağımsız üyelerin meclisteki üye sayısının meclis üye tam sayısına oranlanması suretiyle oluşturulur. Nüfusu 10 binin üzerindeki belediyelerde plân ve bütçe ile imar komisyonlarının kurulması zorunludur.
Meclis toplantısını müteakip imar komisyonu en fazla on iş günü, diğer komisyonlar ise beş iş günü içinde kendilerine havale edilen işleri sonuçlandırır. Komisyonlar kendilerine havale edilen işlerle ilgili raporlarını bu sürenin sonunda meclise sunmadıkları takdirde, konu meclis başkanı tarafından doğrudan gündeme alınır ve karara bağlanır.
Mahalle muhtarları ve kamu kuruluşlarının amirleri ile ildeki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversiteler, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, oy hakkı olmaksızın kendi görev ve faaliyet alanlarına giren konuların görüşüldüğü ihtisas komisyonu toplantılarına katılabilir ve görüş bildirebilir. Komisyon raporları çeşitli yollarla halka duyurulur ve isteyenlere meclis tarafından maliyetlerini aşmamak üzere belirlenecek bedel karşılığında verilir.
Komisyon çalışmalarına katılım için yasada önemli gördüğüm bu ilkelerin dışında özetlemek istediğim diğer hususlara gelince… Sivil toplum kuruluşu kapsamına tarikatlar, cemaatler ile onların vakıfları da giriyor mu sorusunun yanıtı verilirken dikkatli olunmalıdır. Yasa; yerelde yaygın, etkili olan bu oluşumların da konseye girmesini isteseydi maddede açıkça belirtirdi. Bu nedenle, yönetmelik hazırlanırken yasanın çıkarılış amacını aşmamak gerekir. Gündem 21’lerde katılacaklar konusu daha esnek tutulmuşsa da kent konseyi bağlamında, bunların adlarının zikredilmediği unutulmamalıdır.
Temel sorun, henüz bir demokratik yerel yönetim ve demokrasi geleneğinin oluşturulamamış olmasıdır. 80’li yılların sonlarında, kimi belediyeler bu konuda çalışmalar, denemeler yapmaya başlamıştır. İsmail Özay Çanakkale’de, Bülent Baratalı Urla’da; Erdem Saker Bursa’da, Hakkı Ülkü Aliağa’da katılımcı oluşumlar geliştirdiler.
Urla’da kent senatosu hayata geçirilirken, Dikili’de Başkan Osman Özgüven mahalle ölçeğinde kurullar oluşturdu. Bursa’da ise yurttaşların katılımıyla ‘Yerel Gündem 21’ başlatıldı.
Kent konseyleri, sivil girişim niteliğindeki oluşum olarak, resmi bir konsey niteliğine dönüştürülmeli miydi? Buna, evet demekte güçlük çekiyorum doğrusunu isterseniz. Böyle bir oluşum bence, Belediye Yasası’nda yer almamalıydı. Gerçi işbaşındaki hükümetin izlencesinde yer almış, hatta “yerel parlamento ya da yerel hükümetlerden söz edip vaatte bulunan siyasal partilerin gündemine de girmişlerdi.
Bence, ‘Belediye Yasası’ dışında bir yasal düzenleme olmalıydı. Örneğin, stratejik planı hiç dokunmadan il genel meclisinden geçireceklerini uman valilerimiz de var. Bu planlar, elbette Türkiye için birer kazanım olmakla birlikte, yasayla düzenlendiğine ilişkin yönetmelikler yerine, tüzük çıkarılması daha uygun olurdu. Bir sonraki bölümde de, bu konunun farklı boyutlarını ele alacağız.