Özelkalem Yerel Yönetim Zirvesi’nin bugün gerçekleşen 2. oturumuna, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç konuk oldu. Kent yönetiminde sürdürülebilirliğin önemine dikkat çeken başkanlar, “Şehirleri ortak akıl ve doğayla barışık yönetim anlayışıyla geleceğe taşıyacağız” mesajını verdiler.
Türkiye’de yerel yönetimlerin nabzının attığı Özelkalem Yerel Yönetim Zirvesi’nde 2. oturum yapıldı. Bugünkü konusu ‘Kentsel Sürdürülebilirlik’ olan zirvede Türkiye’denin iki önemli şehrinin başkanları buluştu. Pandemi nedeniyle bu yıl dijital ortamda dünyaya açılan Özelkalem Yerel Yönetim Zirvesi’nin bugünkü oturumuna; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç konuk oldu. Moderatörlüğünü Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş’in yaptığı oturumda iki başkan Soyer ve Büyükkılıç, kentlerin ortak akılla ve doğayla barışık bir yönetim anlayışıyla geleceğe taşınacağı konusunda fikir birliğine vardı. Oturumu açan Güzel Bir Türkiye Projesi sahibi Erengül Bilenser, sponsor olan Otokar’a teşekkür etti. Oturum, Youtube üzerindeki Özelkalem TV’den canlı olarak izleyicilerle buluştu.
“Küresel sorunlar yerelleşmeyle çözülür”
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, pandemiyle birlikte sürdürülebilirliğin ve küresel sorunların çözümünün yerelleşmenin katkısıyla mümkün olabileceğinin ortaya çıktığını söyledi. Soyer, “Çünkü görüldü ki ancak yerelde insanların derdine derman olunabiliyor ve üretilen çözümler vatandaşın ihtiyacını karşılayabiliyor. İzmir’de 30 ilçede sürdürülebilirlik ofisleri açtık. Sürdürülebilir kalkınma hedefi doğrultusunda; bu ofisler vasıtasıyla, her ilçemizde neler yapıldığını, neler yapılması gerektiğini görüyoruz. Yapılan projelerin bu hedeflere uygunluğunun denetlendiği ve tartışıldığı bir çalışma yürütüyoruz. Buradan da Türkiye’ye ve dünyaya ilham olacak sonuçlar çıkartmaya çalışıyoruz. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gözeterek ve gereklerini yerine getirmeye çalışarak hem uluslararası dünyadan kopmamış oluyoruz hem de bilimsel tespitler ışığında ortaya çıkan hedeflerin yerelleşmesi ve bizde uygulanması için çalışma yürütüyoruz” dedi.
“Doğaya saygılı sürekli ve dengeli gelişme”
Pandemi sürecinin kendi kendine yeten ekonomilerin çok güçlü ekonomiler olduğunu gösterdiğini vurgulayan Soyer, “Kendine yeten ekonominin temel şartlarından biri de doğada var olan bioçeşitliliğin sürdürülmesi. Yani doğaya saygılı bir sürekli ve dengeli gelişme. Doğadan uzaklaştıkça aslında kendinizden de uzaklaşıyorsunuz. Kendinizden uzaklaştıkça çok katlı yapıları yapmakta bir sakınca görmüyorsunuz. Doğaya saygılı bir yaşam doğaya saygılı bir yönetim anlayışı ve doğayla birlikte bir kalkınma hedefi, pandemiyle birlikte en temel öğretilerden biri oldu. Tam da bu noktada doğala saygılı tarım olgusu öne çıkıyor. Her bölgenin kendine özgü özelliği ve ürünleri var. Ama evrensel olan; küçük üreticiyi desteklemek, aile çiftçiliğine sahip çıkmak Kayseri’de de İzmir’de asli görevimizdir. Çünkü tarım sadece endüstriyel boyutta yapılırsa hem bioçeşitlilik kayboluyor, hem de kentte ucuz işgücü haline geliyor ve göçü beraberinde getiriyor. Bu da hem kentin hem de köyün sosyolojik yapısını bozuyor. Böyle olduğu için köy kökenli o kadim kültürümüzden kopuyoruz” diye konuştu.
“Doğa hastalanırsa insan da sağlıklı kalamaz”
Pandemiden çıkartılan en önemli dersin doğayla barışık kent yaşamı ve yönetim anlayışı olduğunu vurgulayan Başkan Soyer, “İkincisi de Kent ittifakı. Çünkü bu çapta bir krizle başa çıkmanın tek bir yolu vardı. Kent içinde tüm ayrılıkları, tüm farklılıkları bir tarafa bırakarak birlikte hareket etmek, birlikte irade ortaya koymak ve birlikte mücadele vermek. Tarımda da, saniyede de, kent yönetiminde de, kriz yönetiminde de bunu yapmaya çalıştık. Bir kriz yönetimi oluşturduk. Bunun içine meslek odalarını, sivil toplum kuruluşlarını, kent konseyini dahil ettik. Onların yönlendirmeleriyle birlikte karar aldık. Oluşturduğumuz Bilim Kurulu’nun rotasıyla hareket ettik. Kent ittifakını ne kadar güçlü tutarsak, kentte yaşayanların iradesini ne kadar ortaya koyarsak, ne kadar ortak aklı yürütebilirsek, bu tür krizlerle başa çıkma kabiliyeti o kadar artar. Eğer doğa hastalanırsa insanın sağlıklı kalmasına imkan yok. Doğanın sağlığını korumamız lazım ki onun bir parçası olarak sağlıklı hayatımızı sürdürelim. O nedenle doğanın sağlığını korumak en temel meselemizdir. Ona sahip çıkmak, onun hasta olmaması için çaba harcamak birinci önceliğimizdir. İkincisi de yine pandemi sürecinin bize öğrettiği; şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık ve yönetim anlayışında demokrasi. İnsanlar bu salgın sürecinde çok tedirgin oldu. O yüzden bunu aşmanın tek bir yolu var şeffaflık. Ne kadar şeffaf olursanız, onun endişesini giderecek netliği ortaya koyarsanız insanların huzuru ve mutluğu o kadar artar. Birinci öğreti doğaya sahip çıkmaksa ikinci öğreti birbirimize sahip çıkmak. Bundan sonra bize yol gösteren deniz feneri bu iki öğretidir” şeklinde konuştu.
Cittaslow Metropol uygulaması
Dünyada ilk kez Cittaslow Metropol uygulamasını İzmir’de başlatacaklarının altını çizen Başkan Soyer, “Projenin yol haritasını belirledik. İzmir’in farklı özellikler taşıyan 1200 mahallesi var. Bunlar içinde farklı özelliklere sahip 10 mahalle seçip bu kriterlerin oralarda hayata geçirilmesi için çalışma başlatacağız. Amacımız bu sayıyı önce 50’ye daha sonra da 500’e çıkarmak ve giderek tüm kenti dolayısıyla metropolü sakin şehir yapmak. Cittaslow felsefesi 3 temel üzerine oturuyor. Birincisi doğayla saygılı kalkınma. İkincisi bilim ve sanatın öncülüğünde bir kalkımna ve üçünsü de geçmişine sahip çıkan tarihi değerlerini, lezzetlerini, geleneklerini koruyan bir kalkınma. İşte bu temel sütun üzerine oturan 72 kriteri ilk defa dünyada İzmir’de uygulamaya başlayacağız. Bu bilgiyi bu birikimi dünyanın diğer metropollerine de aktararak yayılması için çalışacağız” dedi.
“Geleceği çok aydınlık görüyorum”
Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç da, gelecek nesillere daha güzel bir şehir bırakmak için çalıştıklarına dikkat çekerek, “Kenti geleceğe taşımak anlamında Selçuklu’dan Osmanlı’dan ve Cumhuriyet döneminden eserler var. Kayseri, İpekyolu üzerinde yüzlerce eseri barındırıyor. Eserlerimizi koruma yolunda özellikle Tarihi Kentler Birliği sürecini başlatan Bursa Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Erdoğan Bilenser’e saygılar sunuyorum. Her şey birlikte olur. Yerel yönetimlerde elbette bu tarihi mirasın güzelliklerin geleceğe aktarılması kadar; refahı, konforu, insanların mutluluğunu bütün şehrin mutluluğunu da sağlamamız gerekiyor. Bununla birlikte can dostlarımız dediğimiz hayvanları da geleceğe taşımalıyız. Her şeyin doğasında bir dengesi vardır. Geleceği çok aydınlık görüyorum. İnsanların ve sorumluluk alanında olanlar bir şeyler yapma yönünde irade gösteriyor. Bu sadece yerel yönetimlerde sorumluluk makamındaki insanlarla olmaz. Merkezi hükümetin de bizlere vereceği destekleri ve onlardan alacağımız katkıları şehrimize kazandırma yönünde hep beraber gayret göstermeliyiz. Ekonomi boyutunu da sosyal boyutuna da önemseyeceğiz paydaşları da önemseyeceğiz, şehrin fiziki yapılaşmasını ve altyapısını da önemseyeceğiz ama koruyarak geleceğe taşıyacağız. İnsanlara sorun oluşturan bir yapıdan ziyade, sorun çözen yaklaşım içeresinden çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.
“Kenti geleceği taşımak için önce doğayı korumalıyız”
Sürdürülebilirliğin; ekonomik, sosyal çevresel olarak sağlanmasının çok önemli olduğununun altını çizen Başkan Büyükkılıç, “Kayseri 1940’lı yıllardan beri Alman şehir plancılar tarafından planlı gelişmesi olan bir şehir. Sonrasında da gelen belediye başkanları bu duyarlılığı göstererek bu gelişmeyi sürdürdü. Biz bunu daha da geliştirmek suretiyle Büyükşehir bağlamında şehrin tamamında hayata geçirme yönünde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kentsel tasarımı çok önemsiyoruz. Özellikle korona sürecinden sonra yatay yapılaşmaya önem veriyoruz. Planlamada bahçeli nizam yapılaşmayı ön plana çıkartıyoruz. Korona sürecinde bir birim oluşturduk ve her alanda yapmamız gereken çalışmaları tespit etik ve ekiplerimiz ile çalışmalarımızı dünyadaki litaratürü de takip ederek daha da geliştirdik. Bu süreçte doğa kendine geldi. Bu süreçte ulaşım da çok önemli hale geldi. Ulaşımda konforu sağlarken, bulaşım yollarını da yok edecek çalışmalar yapıyoruz. Her kentin kendine özgü sürdürülebilirliği vardır. Paydaşlarımızdan çözüm önerilerini alırken, onlara sahip çıkıp onların da sahiplenmelerini sağladığımızda daha güzel mesafeler alırız. Sağlıklı bir nesil yetiştirmemiz lazım. Sağlık altyapımız çok güçlü. Bilimle hareket etmek insanların mutluluğu, huzuru ve şehrin sağlığı açısından çok önemli. Artık dünya küçüldü. Güzellikleri de sıkıntıları da paylaşabiliyoruz. Küçülmüş dünyada kendimize yer edinmeliyiz. Şehrimizi, ülkemizi ve insanımızı geleceğe hazırlamalıyız. Kendi kendimize yetecek konum ve durumda olmalıyız. Rezervlerimizs iyi kullanarak israfa fırsat vermemeliyiz. İnsan faktörünü gözardı etmemeliyiz. Ama doğa da insan eliyle tahrip ediliyor. Bunu da unutmayalım. Kenti geleceğe taşımak için önce doğayı korumalıyız” ifadelerini kullandı.
Ortak akıl vurgusu
Ortak aklın önemine de dikkat çeken Başkan Büyükkılıç,” Ortak akıl önemsenmeli. Ortak akılla şehirler geleceğe taşıyalım. Bu tabi yöneticilerin de ufkuyla orantılıdır. Yöneticilerin ufku yoksa bir anlam ifade etmez. Planlama açısından, şehircilik açısından şehrini koruma ilkesiyle hareket etmeliyiz. Bizler şeçilmiş yerel yöneticiler olarak ‘ben seçildim her şeyi yaparım’ mantığıyla olmaz. Bu doğrultuda yetkilerimizi yerli yerince kullanmalı ve şehrin sahiplerine mutlaka söz hakkı vermeliyiz. Onların fikirlerine başvurmalıyız. Şehri geleceğe nasıl taşırızın kaygısını güderken her şeyden önce zarar vermemeliyiz. Geleceğe taşımak için ilkemiz zararlı olmamak. Ortak aklı geliştirirsek sahiplenmeyi de paylaşmış oluruz. O zaman şehir ‘sağlıklı şehir’ olarak geleceğe taşınır. Bu süreçte yöneticileri daha kaygılı, daha ayağı yere basan, geleceğe taşıma gayreti içinde olan insanlar olarak görüyorum” dedi.